Son günlerde Türkiye'nin gündemini sarsan Özlem cinayeti davasında önemli bir gelişme yaşandı. Mahkeme, sanığın cinayet sonrası 112'yi araması ile ilgili olarak yaptığı savunmayı hafifletici sebep olarak kabul etmedi. Özlem K., 28 yaşında, hayatını kaybetmeden önce yaşadığı olaylar ile vicdanları sızlatmış, ilk gündem maddelerinden birisi haline gelmişti. Bu durum, hem toplumda hem de medyada geniş yankı bulmuştu.
Özlem K., geçtiğimiz yıl vahşice bir cinayete kurban gitmişti. Olay, meraklı komşuların ihbarı sonrası ortaya çıkmış ve cinayeti işleyen Y.B., kısa sürede yakalanmıştı. Y.B.'nin polis sorgusundaki ifadeleri, cinayet sonrası 112 Acil Servisi aramasıyla dikkat çekti. Özlem’in katilinin, olay anında paniklediği ve 112’yi arayarak yardım çağrısında bulunduğu biliniyor. Ancak mahkeme, bu durumun suçun işleniş biçimini hafifletmeyeceği sonucuna vardı.
Polis raporuna göre, Y.B. olay günü Özlem ile tartıştıktan sonra cinayeti işlemiş. Ardından 112’yi arayarak “Birini yaraladım, hemen gelin!” demiş. Ancak, mahkeme bu çağrıyı, suçun devam eden ağır sonuçlarını hafifletici bir unsur olarak değerlendirmedi. Yargıç, “Bu durum, cinayetin işlenmesi sırasında sokaktaki herhangi birisine yapılmış bir eylem değil; doğrudan bir insanın yaşamını sona erdirmek” diyerek, bu durumun yalnızca suçun failliğini artıracağına dikkat çekti.
Özlem cinayeti, geniş bir toplumsal tartışmayı da beraberinde getirdi. Kadına yönelik şiddet ve cinayetler, Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri haline geldiği için bu dava, birçok açıdan dikkat çekti. Mahkeme kararının ardından kadın hakları savunucuları, davanın sonucunu protesto etti. “Kadına yönelik şiddeti hafifletici sebeplerle normalleştirmeye çalışmak, cinayetleri öne sürmek anlamına geliyor” şeklinde açıklamalar yapıldı. Bu olay, pek çok kişi tarafından haklı bir öfke ve tepki ile karşılandı. Sosyal medya platformlarında da #ÖzlemİçinAdalet hashtagi altında çok sayıda paylaşım yapıldı.
Ayrıca, toplumda var olan cinsiyet eşitsizliği ve kadına yönelik şiddetle ilgili farkındalığın arttığına dikkat çekildi. Kadın dernekleri, Özlem cinayetinin ardından, yasal düzenlemelerin ve kesin tedbirlerin alınması gerektiğine vurgu yaparak, yetkililere çağrıda bulundu. “Bu olayın bir daha yaşanmaması için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız” ifadeleri sıkça tekrarlandı.
Özlem’in katilinin aldığı ağır ceza, birçok kişi tarafından memnuniyetle karşılanmış olsa da, bu durumun bir son olduğuna inanılmıyor. Kadın cinayetlerinin son bulması adına atılması gereken adımların ne denli önemli olduğu ve bu durumun sadece bir davadan ibaret olmadığı üzerinde duruluyor. Özlem cinayeti, yalnızca bir olay değil; toplumun inkar edilemez gerçekleriyle yüzleşmesine neden olan bir sembol haline geldi.
Özlem cinayetinin takipçisi olan insanlar, bu tür davaların daha fazla gündeme getirilmesini ve çözüm yollarının bulunmasını talep ediyor. “Unutmayın, biz hiçbiri yalnız değiliz; kadınlar olarak bir araya gelmeli ve sesimizi duyurmalıyız” gibi sözler, bu protestolarda sıkça yer aldı.
Sonuç olarak, Özlem cinayeti davası, sadece bir cinayet davası olmanın ötesinde, Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve cinsiyet eşitliği konularında daha derin ve kalıcı farkındalık yaratmaya vesile olmuş durumda. Mahkemenin verdiği kararla birlikte, bu sorunun çözümüne dair toplumsal bilinçlenme ve yasal dönüşüm bekleniyor. Kadınların korkusuzca yaşayabilmesi için daha fazla adım atılması gerektiği büyük bir kesim tarafından kabul görmektedir. Özlem’in anısının yaşatılması, bu mücadelenin başarıya ulaşması için büyük bir önem taşıyor.