Ülkemizde kadına şiddet olayları endişe verici bir hızla artmaya devam ederken, Sinem adlı genç bir kadının trajik ölümü bu durumu bir kez daha gündeme getirdi. Sinem, şiddet dolu bir evlilikten kaçmaya çalışırken, eski eşi tarafından tehdit ediliyordu. Güvenliğini sağlamak adına mahkemeden uzaklaştırma kararı aldıran Sinem, bu kararın ona hayatını kurtaramayacağını ne yazık ki bilemedi. Korkunç olay, başarılı bir iş hayatına sahip olan Sinem’in, hayatına son veren eski eşi tarafından balkonundan tırmanılarak gerçekleştirildi.
Sinem, boşanma sürecindeyken eski eşi tarafından sürekli olarak tehdit ediliyordu. Bu tehditlerin giderek şiddet içermesi üzerine, Sinem durumu yetkililere bildirdi. Aile Mahkemesi, Sinem'in talebi üzerine eski eşine karşı 6 ay süreyle uzaklaştırma kararı çıkardı. Ancak, bu karar uygulandığı sürece Sinem'in güvenliğini tam anlamıyla sağlayamadı. Kadına yönelik şiddet uygulayanlar için alınan hukuki önlemlerin yetersizliği, Sinem’in ölümü ile bir kez daha gözler önüne serildi.
Korkunç olay, Sinem'in evinde yaşandı. Eski eşi, gece yarısı balkondan tırmanarak eve girdi. Sinem’in acil yardım çağrısına rağmen, polis olay yerine gelene kadar çok geç oldu. Oluşan kavga sırasında, Sinem ağır yaralandı ve hastaneye kaldırılmasına rağmen kurtarılamadı. Bu vaka, toplumu derin bir üzüntüye boğarken, yine bir kadının korunamadığını ve mevcut yasaların yetersizliğini tartışma konusu haline getirdi.
Tüm bu olaylar, herkesi düşündürüyor. Kadınların korunması için alınan önlemler neden yetersiz kalıyor? Uzaklaştırma kararlarının uygulanabilirliği sorgulanıyor. Kadına yönelik şiddet mağdurlarının, bu tür durumlarla başa çıkma süreçlerinde yalnız bırakılmaları, toplumda ciddi bir reform ihtiyacını doğuruyor. Sinem’in hikayesi, benzer durumlarla karşılaşan kadınların seslerini yükseltmelerine ve toplumda kadına şiddete karşı farkındalığın artmasına öncülük etmesi umuduyla gündeme getirilmelidir.
Bunun yanı sıra, Türkiye'de kadına şiddetle mücadele konusundaki yasaların gözden geçirilmesi, uygulayıcıların daha eğitimli hale getirilmesi ve kalıcı önlemlerin alınması gerektiği konusunda toplum genelinde bir birlik sağlanması elzem görünmektedir. Bu tür olayların meydana gelmesini engelleyebilmek için, sadece yasaların değil, toplumsal bakış açısının da değişmesi gerekmektedir. Sinem’in ölümü, kim bilir kaç kadın için uyanış olabilir? Unutulmamalıdır ki, her kadın hayat hakkına sahiptir ve bu hak canı pahasına savunulmalıdır.
Sonuç olarak, Sinem’in yaşadığı olay hiç kimse için bir son olmamalıdır. Kadınların savaştığı bu mücadele, yalnızca Sinem için değil, tüm kadınların geleceği için büyük bir önem taşımaktadır. Öte yandan, benzer acı hikayelerin yaşanmasını önlemek için gerekli adımlar derhal atılmalı ve gerekli hukuki değişiklikler gerçekleştirilmelidir. Aksi takdirde, birbirini takip eden acı olaylara tanıklık etmeye devam edeceğiz.